TÜRKTOB BAŞKANI GÜLER: "ÜLKEMİZİN GIDA GÜVENLİĞİNİ, GIDA GÜVENİLİRLİĞİNİ ÖNCELEYEN POLİTİKALARLA GELECEĞE DAHA GÜVENLE BAKACAĞIZ"
Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Ömer Güler, "Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. Yılında Tarım ve Ormancılık Tarihi Sempozyumu" kapsamında "Sivil Toplum Kuruluşları Özel Oturumu"na katıldı.
Buket Apaydın'ın moderatörlüğünü yaptığı oturumda ayrıca; TMMOB Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Hasan Türkyılmaz, Türkiye Yem Sanayicileri Birliği adına Yavuz Koca, Tarım-Orman Birliği Çalışanları Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Zekeriya Yazıcı da yer aldı.
Ankara'da bir otelde 19 Aralık 2023 Salı günü saat 14.00'te başlayan oturum tarimtv.gov.tr'de canlı olarak yayımlandı.
Sempozyumun açılışına da katılan TÜRKTOB Başkanı Hacı Ömer Güler oturumda, TÜRKTOB ve alt birliklerini tanıtmasıyla başladığı konuşmasında; Yeni Yüzyılında Türkiye Tohumculuk Zirvesi, tohumculukta hedefler, tohumculuk sektörü hakkında önemli bilgiler aktardı.
"Görevimiz Türkiye'nin tohum ihtiyacını karşılamanın yanında geleceğe dair stratejiler de geliştirmektir." diyerek söze başlayan Başkan Güler, "Ülkemizin bitkisel üretiminde önce kendine yeterliliğini devam ettirmek ve ihracatımızı daha da artırmak için geliştirdiğimiz stratejiler çerçevesinde çalışıyoruz.
2008 yılında kurulan mesleki kuruluşlar olarak çok genç bir sektör olmamıza rağmen son 15 yılda yapılan devrimlerde büyük payı olan TÜRKTOB ve alt birliklerinin bir temsilcisi olarak burada bulunmaktan onur duyuyorum.
Kendi içerisinde 10 kat büyüyen bir sektörden bahsediyoruz. Bu ciddi bir başarı. Hayalleriniz ne kadar büyük olursa atacağınız adımlar da o kadar büyük olmalı.
Özellikle son 15 yılda hayallerimizi geniş tuttuk ve dolayısıyla adımlarımızı büyük attık. Tohumculuk sektörü yürüyerek başladığı yolculuğunda şu anda koşarak ilerlemekte.
Tohumculuk alanında bizden 100 yıl önce çalışmalara başlayan ülkelere karşı çok daha hızlı hareket etmemiz, aradaki mesafeyi kapatmak için çok çalışmamız gerekiyordu. Devletimizin uyguladığı tarım dostu politikalarla ve mevzuattaki düzenlemelerle özel sektörün dinamik yapısı birleşince bugün bu başarıdan söz etmek mümkün oldu.
Günümüzde artık kendine yeterliliği konuşmuyoruz, tohumculukta kendimize yeterli olmamızın yanında ihracatımızı daha da artırarak sürekli hâle getirmenin, markalaşmanın yollarını arayan bir sektör olduk. Ama bunlar yetmeyecek. Dünyada dengeler hızla değişiyor. Pandemi, afetler, azalan dünya kaynaklarına rağmen gelecek stratejilerini iyi belirleyen, çok çalışan ve o dengeleri gözeterek bitki ıslahı çalışmalarını sürekli hâle getiren ülkeler gelecekte hep daha avantajlı konumda olacak. Ülke olarak değişen dengelere ayak uydurmaya hazır olduğumuzu düşünüyorum. Sektör olarak bütün paydaşlarımızla el ele, yürek yüreğe geleceğe daha güvenle bakacağız.
Bir ülke düşünün ki I. Dünya Savaşı'ndan yeni çıkmış 13 milyonluk bir nüfusuyla Ulu Önder Atatürk'ün önderliğinde temeli ziraat olan bir politika oluşturmuş, o zor günlerde bile kırsaldaki nüfus azlığına rağmen ciddi bir çalışmanın içerisine girmiş. Genç Cumhuriyet'te hedef; tarımdı, kendine yeterlilikti, ihracattı.
Çok önemlidir ki Ulu Önder Atatürk'ün zamanında biz üretimin yanında ihracat da yapmışız. II. Dünya Savaşı'nın etkilerine, baskılara rağmen ülkemiz zincirleri kırıp hayallerini, hedeflerini büyük tutmuş.
Ülke olarak neyi hayal edip amaçlamışsak her zaman başardık. Vatanını en çok sevenler vatanı için en çok çalışanlardır. Biz tohumculuk sektörü olarak vatanımız için çok çalışıyoruz, gayret gösteriyoruz.
1920'lerde ülkemizde tohum ıslahı çalışmaları başladı. 1960'larda çıkarılan Tarım Kanunu, mevzuatlar bazı tescil sorunlarını çözmek için çıkarılmışsa da gerçek anlamda 2004'te çıkarılan 5042 sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun, 2006'da çıkarılan 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu ile daha profesyonel bir zeminde daha profesyonel çalışmalarla sürece özel sektörün de dâhil edilmesiyle bugün Türk tohumculuk sektörü kamuoyunda sanılanın aksine kendine yeterliliği sağlamakla birlikte 386 milyon dolarlık ihracat yapan bir ülke konumuna geldik. Dünyada 11. sırada yer alan bir sektör olduk.
Başarılarımızın görülüp eksiklerimizin tamamlanması noktasında katkı, destek bekliyoruz. Gelecek stratejilerimizi oluşturmada da paydaşlarımızla birlikte iş birliği içinde yürümeye devam etmek istiyoruz.
Başarılarımız yeterli demedik ve demeyeceğiz. Toprak ve su kaynaklarımız hızla azalıyor. İnsanoğlu olarak gittiğimiz her yerin kaynaklarını tükettik. Bu durum sürdürülemez. Dünyanın 8 milyar nüfusu 2050'lerde 10 milyar veya daha fazla olabilir.
Belli oranda toprak kaynağımız, su kaynağımız azalmaya devam edecek. Bu durum ortadayken ve gelecekte ülkelerin köleleştirilmesi gıda üzerinden planlanırken biz bu işin neresindeyiz, hangi hazırlıklarımız, stratejilerimiz var bunları belirlememiz gerekiyor. Mevcut durumu gözden geçirmemiz lazım. Bu organizasyonlarla bizler bu stratejileri belirlemenin yanında bütün paydaşlarla bu işe katkı vermenin planlamasını yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz.
Değişen iklimler, azalan kaynaklar, artan nüfus etkenlerinden dolayı bitki ıslahçılarımız, tarımsal araştırma enstitülerimiz kuraklığa dayanıklı çeşit geliştirmek için var güçleriyle çalışıyorlar. Devletimizin ilgili kurumları ve sektör temsilcileri olarak biz bu stratejilerle birlikte inşallah ülkemizin gıda güvenliğini, gıda güvenilirliğini önceleyen politikalarla geleceğe daha güvenle bakacağız.
Yeni Yüzyılında Türkiye Tohumculuk Zirvesi'nde sektör paydaşlarımız, devletin üst düzey bürokratları bir araya geldi. Zirveye katılan herkese çok teşekkür ediyorum.
Yeni Yüzyılında Türkiye Tohumculuk Zirvesi, tohumculuğumuzun geçmişten bugüne kadarki serüvenini, bilgi birikimini ve tecrübesini konuştuğumuz, gelecek stratejilerini oluşturma adına önemli çıktıları olan bir organizasyondu.
Zirve; paydaşlarımızın sektörde karşılaştığı sorunların, yasal zeminde görülen zorlukların tartışıldığı, anlatıldığı güzel bir çalışma oldu. Çıkan sonuçların geleceğe ışık tutması açısından oluşturulacak politikalara katkı sunması için zirveyi çok önemli buluyorum.
Ülkemizin değişik sektörleri, farklı paydaşları olarak hepimizin amaçları bir. Güçlerimizin birleştirilip tek yolla, tek güçle yine aynı amaca hizmet eden bu tür organizasyonların artmasını sektörden ve Bakanlığımızın ilgili birimlerinden beklediğimi ifade etmek istiyorum.
Pandemi ve savaşlarla gıda milliyetçiliğinin olduğunu gördük. Daha önce de bir çalıştayımızda iklim değişikliği ekseninde geleceğin tarımını konuşmuştuk. Çalıştayda Geleceğin tarımı ile ilgili konusunda uzman hocalarımızın oluşturduğu simülasyonlar, oluşan beklentiler, gelecekteki hastalıklar, aşırı yağışlar, susuzluk ve bunlara bağlı olarak da ülkelerin kendi bitkisel üretiminde yaşayacağı sorunları görüştük. Hepimizin ülke olarak hemfikir olduğu bir tek konu vardı ki o da gelecek bize hiç iyi şeyler vadetmiyor. Peki bu kadar karamsar mı olmamız lazım? Hayır. Tam tersine çok çalışacağız, nasıl günlerin bizi beklediğini hesaplayıp ona göre çalışmalar yapacağız. Peki bu çalışmaların temelinde ne var? Bitki ıslahı var. Her bitki her bölgede, her iklimde yetişmiyor. Kuraklığa, susuzluğa dayanıklı çeşitler geliştirmemiz gerekiyor ve bu hazırlıkları bugünden hızlandırmamız çok önemli. Geleceğe göre stratejiler oluşturup enstitülerimizle iş birliği yaparak geleceğe güvenle bakan bir ülke olmayı hayal ediyoruz.
Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanı Sayın Dr. Bülent Kahraman Çolakoğlu'na, Türk Tarih Kurumuna ve bu sempozyumda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum." dedi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılı etkinlikleri ve Türkiye Yüzyılı vizyonu kapsamında, Tarım ve Orman Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı ile Türk Tarih Kurumu iş birliğiyle düzenlenen ve 18 Aralık'ta başlayan sempozyum 20 Aralık'ta sona eriyor.
19 Aralık 2023 / Ankara