Zirveye Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Dr. Nihat Pakdil, Türkiye Tohumcular Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Savaş Akcan, İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kopuz, TÜRKTOB’a bağlı Alt Birliklerin Yönetim Kurulu Başkanları, Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak, Tarım ve Orman Bakanlığından yetkililer ve gazeteciler katıldı. Program çevrimiçi olarak tüm katılımcılara açıktı.
***
Açılış konuşmalarının ilkini İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz yaptı.
Konuşmasında İstanbul Ticaret Borsasının 2012 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) desteği ve Yeditepe Üniversitesi iş birliği ile başlattığı “50 Yıldan Daha Eski Olduğu Tahmin Edilen Tohumların Çimlenebilme Kabiliyetlerinin Araştırılması Projesi”nden bahseden Ali Kopuz şunları söyledi:
“2012 yılından beri yürüttüğümüz çok önemli bir projeden kısaca bahsetmek istiyorum. Projemizin ilk 4 yıllında Buğday ve Arpa tohumları çimlendirildi. Bu tohumların genetik farklılıklarının belirlenmesi için Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi ile 2018 yılında, ikinci aşama çalışmalara başladık. Neticede, buğday ve arpa tohumlarının kalite özellikleri bakımından iyi bir potansiyele sahip olduğu görüldü. Tohumların DNA barkodlamaları yapıldı ve güçlü genetik özellikleri olduğu görüldü. Saflaştırma çalışmaları 2022’de tamamlandı. Şimdi gelinen noktada ise TAGEM Konya Bahri Dağdaş Enstitüsüne verdiğimiz kuraklığa karşı dayanıklı tohumların tescil ön deneme çalışmaları yapılıyor. Bu sayede, bugün çok önemli bir sınama olarak karşımızda duran kuraklığa karşı dayanıklı tohumların korunması ve geliştirilmesine katkı sağlamayı umuyoruz. Ayrıca, kırmızı mercimek türüne ait iki çeşit için Şanlıurfa GAP Araştırma Enstitüsü ile çalışmalara başladık.’’
***
Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak ise özetle; “Tohumcularla yıllardır doğru bilinen yanlışlar üzerinde çalışıyoruz. Oldukça mesafe aldık. Tarım bakanlığımızda son dönemdeki önemli paydaşlarımızdan biri. Bu zamana kadar 7 toplantı yaptık. Bundan sonrada toplantılarımız devam edecek.” dedi.
***
Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Savaş Akcan ise açılış konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
‘’Tohumculuk sektörü sadece bilinen şekliyle tohumdan oluşmuyor. Tohum, fide, fidan, süs bitkileri üretimi, yeni çeşit geliştirme yani bitki ıslahı, bu ürünlerin üretiminden, sanayisinden, pazarlamasına kadar çok geniş bir alanı temsil ediyoruz.
Bu temsiliyeti Türkiye Tohumcular Birliği ve 7 Alt Birliği ile birlikte gerçekleştiriyoruz. Birliğimiz ve Alt Birliklerimizin hepsi kamu kurumu niteliğinde meslek üst kuruluşu olarak 15 yıldır hizmet veriyor.
Üye sayımız 75 bine ulaşmış durumda.
Biz tohumculuk endüstrisi olarak tam anlamıyla yani içini tam olarak doldurarak yerli ve millî bir sektör olmak için yoğun çaba gösteriyoruz.
Pandemi, savaşlar, küresel ısınma ve kuraklık, dış ticarette yaşanan dengesizlikler, uluslararası politikaların belirsizliği hatta küresel ticaret sistemlerinin ezberlediğimiz kalıplarının dışına çıkan ve pek de insancıl olmayan uygulamaları en çok tarım ve gıda sektörünü ve doğal olarak tohumculuk sektörünü etkiliyor.
Bu etkilerin büyük bölümü de takdir edersiniz ki olumsuz sonuçlar yaratmaya aday. Ancak bizler Türk tohumculuk sektörü olarak tüm bu şartlar içinde bile temel parametrelerin hepsinde oldukça başarılı yıllar geçiriyoruz.
Tarım ve Orman Bakanlığımızın verdiği desteklerin de etki ve ivmesiyle Türk özel sektörü özellikle 2008 yılında kurulan Türkiye Tohumcular Birliği ve Alt Birlikleri öncülüğünde bakın neler yapmışsız?
Üretimi esas alan bir ekonomik sektörün başarısının ana unsuru üretim verilerdir. Tohumculuk sektörü olarak üretim rakamlarımız her yıl artıyor.
Toplantımızdan hemen sonra sizlere ileteceğimiz basın kitinde de ayrıntılarını bulacağınız üzere tohum, fide, fidan ve süs bitkilerinde her sene üretim miktarı ve kalitemiz yükseliyor.
2022 yıl sonu itibarıyla 1.361.336 ton sertifikalı tohumluk, 137 milyon adet meyve fidanı, 2 milyon adet asma fidanı, 6 milyar adet sebze fidesi, 91 milyon adet çilek fidesi ve 2 milyar adet süs bitkisi ürettik.
Bu verilerin ne anlama geldiğini şöyle anlatmaya çalışayım.
Sertifikalı tohum üretiminde son 10 yılda %100, fidan üretiminde son 10 yılda %300, fide üretiminde son 10 yılda %95, süs bitkileri üretiminde son 10 yılda % 75 artıştan söz ediyoruz.
Yine üretimi esas alan bir ekonomik sektörün diğer önemli bir unsuru ise kaliteli üretiminde kanıtlarından biri olan dış ticaret verileridir.
Önce tohumdan başlayalım. On yıl önce 120 milyon dolar olan ihracatı, 232 milyon dolara yükseltmişiz.
Yine on yıl önce 67 milyon dolar olan dış ticaret açığını kapatmış üstüne neredeyse bir o kadar daha koyup 2022 yılında 63 milyon dolar dış ticaret fazlası vermişiz.
Fidan ihracatımız ise son 10 yılda 3 milyon dolardan 35 milyon dolara yükselmiş. İthalat ise 6 milyon dolar ortama devam etmiş.
Süs bitkilerinde 10 yıl önce 75 milyon dolar olan ihracat, 120 milyon dolara çıkmış. Aynı yıllar içinde 73 milyon dolar olan ithalat ise 46 milyon dolara gerilemiş.
Sektörün tamamını derleyecek olursak 386 milyon dolar ihracat, 223 milyon dolar ithalatımız var. 2018 yılında ilk kez ihracatımız ithalatı geçmişti.
2022 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı %173 oldu. Dolayısıyla sektörümüzün dışa, ithalata bağlı olduğunu söylemek mümkün değildir. Tam tersi görüldüğü üzere net ihracatçı bir sektörüz.
Türkiye’miz stratejik ürünlerin tohumluklarında çok güçlüdür.
Örneğin buğdayda ülkemizin tohum üretiminin ihtiyacımızı karşılama oranı %97, mısırda %259, ayçiçeğinde %755, şekerpancarında %91, arpada %70’dir.
Baklagillerde ise kuru fasulye, mercimek ve nohutta %100’ün üzerindedir.
Ama biz bu artışlarla yetinmek istemiyoruz. Orta ve uzun vadede ise en büyük hedefimiz özellikle millî çeşitlerimizin üretiminin ve çiftçimiz tarafından kullanımının artmasıdır.
Tüm tohum çeşitlerimizin %100 millî tohumlar yani Türk bitki ıslahçıları tarafından, yerel genetik kaynaklarla geliştirilmiş ve yerli firmalarımız tarafından Türkiye’de üretilen tohumlar olması için yoğun gayret gösteriyoruz.
Tohumculuk sektörünün en önemli ihtiyacı, araştırma geliştirme (Ar-Ge) çalışmalarının yeteri kadar ve sürekli yapılabilmesi ve üretilen bilgi ve teknolojinin sektör tarafından kullanılabilmesidir.
Bu kapsamda en önemli konu ise bitki ıslahı çalışmaları, tohum bilimi ve tohum teknolojileri alanında yapılan araştırmalar ile çeşit geliştirme çalışmalarıdır.
Bu anlamda ihtiyaç ise; yüksek verimli, kaliteli, stres şartlarına, hastalık ve zararlılara dayanıklı, tüketim tercihlerine uygun çeşitlerdir.
Ancak bu çalışma, önemli olduğu kadar da zor, büyük yatırım gerektiren ve uzun zaman alan bir faaliyettir. Bu nedenle öncelikle çeşit geliştirme çalışmaları olmak üzere tohum bilimi ve tohum teknolojileri alanındaki Ar-Ge faaliyetleri desteklenmelidir.
Sektörde bitki ıslahçıları ile tohum sanayici ve üreticilerinin desteklenmesinin ülke ihtiyaçlarının karşılanması ve yeterli miktarda sertifikalı tohum üretimi açısından önemlidir.
İyi bir dağıtım sisteminin oluşturulabilmesi açısından tohum dağıtıcılarının KOBİ desteklerinden istifade etmesi, dağıtıcılara uygun şartlarda kredi veya hibe verilmesi sağlanmalıdır.
Tohum yetiştiricileri belirli süre bitki grubu bazında eğitilmeli ve sadece sertifika belgesi olan tohum yetiştiricileri ayrıca desteklenmelidir.
Bahçe bitkileri sektörünün ülkemiz için önemli bir ekonomik potansiyele sahip olması nedeniyle, yerli sektörün faaliyetine devam edebilmesi ve sertifikalı fidan üretimi için gerekli yatırımı yapabilecek sermayeye ulaşabilmesi için, standart fidan üretimi de dâhil; tüm sertifikalı fidan üretiminin, materyal üretimlerinin ve üreticilerinin desteklenmesi faydalı görülmektedir.
Fide sektörü ise potansiyelinin henüz %25’ini karşılar durumdadır. Hızla gelişen fide üretimi faaliyetlerinin ve özellikle yatırımı çok yüksek olan aşılı fide üreticilerinin desteklenmesine ihtiyaç vardır.
Süs bitkileri üreticilerinin desteklenmesi de hem üretimin kayıt altına alınması hem de sektörün ihracat miktarının arttırılması açısından önemlidir.
Ayrıca yatırım ve işletme kredilerinin üst limitlerinin tüm tohumculuk sektörü için 100 milyon liraya çıkarılması ve vadelerinin uzaması temel taleplerimiz arasındadır.’’
***
Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Dr. Nihat Pakdil ise tarım sektörünün dijital teknolojiyi kullanması gerektiğini belirtti.
Pakdil kısaca; ‘’ Tohumculuk sektörünü üretimin ana kaynağı olarak kabul ediyoruz. Tohum tek başına verimlilik ve kalite için başlı başına bir faktör. Geçen sene bitkisel üretim açısından rekor kırdık. AR-GE faaliyetlerinin tarım için çok önemli. Özel sektörümüzden memnunuz. Devletimizin sektöre destekler devam edecek. Bu zamana kadar 4 milyar TL'yi aşmış bir destek sağladık. 2022 yılında ithalat ve ihracat gerçekleşmesi yüzde 31'deyken, bu yıl bu rakam yüzde 137'de. Cumhuriyet tarihi rekorunu kırdık. Islahçı haklarında şu ana kadar 3 bin 131 başvuru alınmış ve bunun 2 bin 243 bitki çeşidi koruma altına alındı. Bu koruma altına alınan bitkilerin yüzde 50'si yerli ıslahçılar tarafından geliştirildi. Gelişen teknolojiyi kullanacağız. Yerimizde durmayacağız." ifadelerini kullandı.
***
Açılış konuşmalarının ardından Türkiye Tohumcular Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Savaş Akcan yaptığı sunumda hibrit tohum, GDO tartışmaları, sertifikalı tohumun patent ile karıştırılması, yerel çeşitlerin kullanımının yasak olduğunun sanılması, Türk tohumculuk sektörünün uluslararası tekellerin güdümünde olduğu asılsız iddiası gibi pek çok konuya açıklık getirdi.
TÜRKTOB Başkanı Savaş Akcan, sunum ve sonrasında sorulan sorulara verdiği yanıtlar sırasında özetle şu mesajları paylaştı:
- Sertifikalı tohum kullanımının yaygınlaşması yerel tohumları yok etmez.
- Çiftçimizin kendi tohumlarını üretip, kullanmasına asla yasaklama getirilmemiştir.
- Yerel tohumlarla elde edilen ürünlerin satışı serbest kalmaya devam edecektir.
- Yerel tohumları da içine alan genetik çeşitliliğimiz ülkemizin en önemli zenginliğidir.
- TÜRKTOB, yerel çeşitlerin araştırılması, toplanması korunması ve değerlendirilmesini de kapsayan “Tohumun İzinde” isimli bir sosyal sorumluluk projesi yürütmektedir.
- Sertifikalı tohum kullanımın yaygınlaşmasının yerel tohumlarımızı, genetik çeşitliliğimizi ve gıda güvenliğini yok edeceği, çiftçimizin kazancını düşüreceği iddiaları doğru değildir.
- Hibrit (melez) tohumlar, doğada zaten var olan tohumların teknoloji kullanılarak, çiftçimizin ve tüketicimizin istediği özelliklere göre
ıslah edilmesiyle (melezlenmesiyle) elde edilir. - Hibrit / Melez Tohumla üretim demek daha yüksek verim, daha çok kazanç, pazar değeri yüksek, kaliteli, standardı değişmeyen kısacası iç tüketim ve ihracatta tercih edilen ürün demektir.
- Hibrit / Melez Tohum, kısır tohum değildir.
- Hibrit tohumdan elde edilen ürünlerden alınan tohumlarla tekrar üretim yapıldığında verim ve kalitede bazı kayıplar yaşanabilir. Bu nedenle hibrit tohumlarda her yıl yenileme tavsiye edilmektedir.
- Hibrit teknolojisinin GDO ile hiçbir ilgisi yoktur.
- Hibrit/Melez tohumlarla yetiştirilen ürünler insan sağlığına zarar vermez.
- Türkiye’de ilgili yasalar GDO’lu (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) tohumların üretimini, iç ve dış ticaretini ve kullanımını yasaklamıştır.
- Ülkemizde bugüne kadar kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumlar GDO’lu değildir.
- Tüm tohumların hastalık, zararlı ve GDO yönünden kontrol ve analizleri yapılmaktadır.
- Tohumluklar, iç tüketimdeki ürün kalitesinin iyileştirilmesinde olduğu kadar, ihracata yönelik üretim amacıyla da kullanılmaktadır. Bu nedenle tohumculuk sektörü toplam tarımsal ihracatımıza ve milli gelirimize katkısı ile değerlendirilmelidir. Özellikle yaş meyve sebze ihracatının artışında kaliteli tohumların kullanılmasının payı çok büyüktür.
- Ülkemizde tohumculukla ilgili faaliyette bulunan firmaların tamamı kayıt altındadır ve yaklaşık %95’i yerli sermayelidir. Tohumculuk sektörüne yabancı firmaların hakim olduğu iddiası gerçek dışıdır.
- Firmalardan araştırma yetkisine sahip olanlar, sadece tohumluk üretmekle kalmayıp, yeni çeşitler de geliştirmektedir.
***
Yeni Yüzyılında Türkiye Tarım ve Tohumculuk Zirvesi’nin 1. Oturumunda ilk sözü Bitki Islahçıları Alt Birliği (BİSAB) Yönetim Kurulu Başkanı Selami Yazar aldı.
BİSAB Başkanı Selami Yazar Özetle şöyle konuştu:
‘’Tarımsal üretimin kaynağı olan tohumun niteliği çok önemlidir. İnsanlığın yaradılışından bugüne kadar bitki ıslahı devam etmektedir. İnsanlık var olduğu sürece bitki ıslahı devam edecek. Bildiğiniz gibi küresel iklim değişikliğinin etkileri artarak devam ediyor. Bitki hastalıkları değişiyor, zararlılar değişiyor. Özetle bitkilerin küresel iklim değişikliğine verdiği tepkiler değişiyor. Diğer yandan da dünya nüfusu hızla artıyor. Biz bitki ıslahçılarının temel görevi bu değişin şartlara uygun yeni tohumları geliştirmek.
Unutmamak gerekir ki; tohum aynı zamanda bir teknolojidir. Bitki ıslahı da sabır, yoğun emek ve yüksek yatırım gerektiren bir iştir. Ayrıca bir ıslahçı bilimin her alanını kullanmak zorundadır. Bitki ıslahçısı genetiği, ekolojiyi, çevreyi, hastalığı, zararlıyı ve bunların etkileşimlerini bilmek zorundadır.
Aynı zamanda değişen tüketici istekleri var. Damak tadımız bundan 20 yıl öncekine göre çok farklı. Ayrıca tüketicilerimiz her ürüne her mevsim ulaşmak istiyor. Tüm bu talepleri karşılayacak tohumlara ihtiyacımız var. Bu tohumları bitki ıslahçılarımız geliştiriyor.
Bizim temel amacımız sadece kendimize yetmek değil, tüm dünyaya tohum ıslahı teknolojilerini de ihraç etmek için çalışıyoruz.
Bitki Islahçıları Alt Birliğinin üyeleri bitki ıslahı yapan kişiler ve firmalardır. Toplam 365 üyemiz var. Dünyadaki bütün gelişmeleri takip edip, uygulayan akademik seviyesi çok yüksek bir meslek grubuyuz.
BİSAB’ın faaliyetlerinin bir bölümüne konu başlıkları halinde bakacak olursak; üç yılda bir düzenlediğimiz Uluslararası Bitki Islahı Kongrelerini, her yıl düzenlediğimiz Bitki Islahı Kurslarını, her yıl kutladığımız 11 Mayıs Bitki Islahçıları Gününü, rahmetli Kurucu Başkanımız Dr. Vehbi Eser adına düzenlediğimiz ödüllü Makale Yarışmamızı, sektörel bilimsel ve aktüel yayınlarımızı sayabiliriz.
Islah başta olmak üzere tüm araştırma – geliştirme (AR-GE) faaliyetleri yüksek bütçe gerektirdiği için biz başta Tarım ve Orman Bakanlığı ve TÜBİTAK olmak üzere ilgili tüm kurumlardan projelerimize daha çok ve uzun süreli destek bekliyoruz. Teknoloji geliştiren, bitki ıslahı yapan firmalarımızın vergi muafiyeti taleplerinin karşılık bulmasını istiyoruz.’’
***
Süs Bitkileri Üreticileri Alt Birliği (SÜSBİR) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Dündar ise katılımcılara şöyle seslendi:
‘’Pandemi döneminde süs bitkileri sektörünün ürünlerinin neredeyse gıda kadar önemli olduğu ortaya çıktı. İnsanlarımız bahçelerinde hatta balkonlarında tekrar süs bitkileriyle bir anlamda doğayla buluşma gayreti içinde oldular ve bunu da başardılar.
Süs bitkileri artık bir lüks tüketim maddesi değildir, bir ihtiyaçtır. 25 milyar dolar olan dünya süs bitkileri ihracat pazarından daha çok pay almalıyız. 75 milyon dolar olan ihracatımızı 10 yıl içinde 120 milyon dolara çıkarmışız. 72 milyon dolar olan ithalatı ise yine son 10 yılda 46 milyon dolara düşürmüşüz. Ama dediğim gibi dünya ticaretinden daha çok pay almalıyız.
Sektörün en önemli sorunu KDV oranının yüksekliğidir. Diğer üretim materyallerinde KDV %1iken süs bitkilerinde %18 olarak devam ediyor. Yıllardır bu oranın düşmesi için mücadele ediyoruz. İlgili kamu kurumlarının yetkilileri ile sürekli görüşüyoruz. Onlar da bize hak veriyorlar ancak sonuç çıkmıyor. Avrupa ülkelerinden süs bitkileri sektörünün KDV oranı, genel KDV oranlarının ortalama olarak 3’te 1’i kadardır. Ve biz bu ülkelerle mücadele ediyoruz. Elimizin güçlenmesi gerekiyor. Pandemi döneminde 14 aylık bir süre içinde KDV oranı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile %8’e düşürülmüştü. Hiçbir kaybımız olmadığı gibi, üretimde de ihracatta da artış yaşadık.
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın dış ticaret fazlası olan sektörlerinin KDV’sinin düşürülmesi şeklinde özetlenebilecek bir politikası var. İşte biz de ithalatın iki katı kadar ihracat yapıyoruz. Ama KDV hâlâ %18.
Süs bitkileri üretimlerinin yapıldığı bölgelerde arazi fiyatları çok yüksek. Biz devletten bedava arazi istemiyoruz. Süs bitkileri üretimi organize sanayi bölgelerinin bir an önce bitirilmesini bekliyoruz. Örneğin Yalova’daki organize sanayi bölgesi 22 yıldır bitirilmeyi bekliyor.
Hazine arazilerinin binde 1rayiç bedelle süs bitkileri ve tıbbi ve aromatik bitkiler üretimine tahsis edilmesi ile ilgili yasal düzenlemeden sektörümüz yararlanamıyor. Sahada karşılığı olmayan mevzuatlar bir işe yaramıyor.
Uygun orman alanlarının sektöre tahsis edilmesine imkân sağlayan yasal düzenlemede de sahada uygulanamıyor.
İşçi ve nitelikli eleman sorunumuz da devam ediyor. Yeni neslin ne yazık ki bu işlere ilgisi ve merakı yok. Bu sorun ivedilikle çözülmeli.’’
Dündar konuşmasının devamında SÜSBİR’in faaliyetlerini anlattı.
***
Fidan Üreticileri Alt Birliği (FÜAB) Yönetim Kurulu Başkanı Hurşit Nallı ise fidancılık sektörüne ilişkin özetle şu bilgileri verdi:
‘’Meyve fidancılığı 1940’lı yıllarda başlıyor. 5-6 türde başlayan üretim bugün çok üst düzeye ulaştı. Dünyada üretilen 138 meyve türünün 75’ini ülkemizde üretebiliyoruz. Elma, armut, ayva, ceviz kiraz, erik, kayısı ağırlıklı olmak üzere toplam 26 tür geniş üretim ve ticari hacme sahiptir.
2012 yılında 45 milyon adet meyve fidanı üretimimiz varken 2022 yılında bu rakamı 140 milyon adete çıkardık.
Dünya ihracatında 8. ithalatında ise 48. sıradayız. Toplam 52 ülkeye ihracat yapıyoruz. 36 milyon dolar ihracata karşılık 7 milyon dolar ithalatımız var. İhracatın daha da geliştirilmesi için Mersin başta olmak üzere lojistik havalimanlarımızın hayata geçirilmesi gerekiyor.
FÜAB üyesi firmalar da ıslah çalışmaları yapıyor. Özellikle ateş yanıklığına karşı güçlü çeşitler geliştiriyoruz. Doku kültürü laboratuvarlarımız artıyor.
Geliştirdiğimiz çeşitleri koruma konusunda yetersiz kalıyoruz. Çeşitlerimizi koruyamadığımız zaman haksız rekabet oluşuyor ve firmalarımızın bir bölümü kurumsallaşmayı sağlayamıyor.
FÜAB’ın 971 üyesi var ama bir o kadar da kayıtsız fidan işletmesi var. Denetimler yetersiz. Bu da haksız rekabete yol açan faktörlerden biridir.
Üretim kalitesi açısından Avrupa Birliği standartlarına ulaştık ama ihracatta kısıtlamalar devam ediyor. Haksız ve mantıksız talepleri var. Bahçelerimizin koordinatlarına kadar görmek istiyorlar. Bu sorunun çözümü için kamuoyu oluşturmamız lazım.
Meyve tüketimini azaltıcı kampanya ve beslenme önerilerine itibar etmeyin. Her gıdada olduğu gibi dengeli tüketim ile meyvelerdeki sağlıklı içeriklerden yararlanın. Ne zaman vitamin ve mineral tüketimi arttı, o zaman insan ömrü uzamaya başladı.‘’
***
Yeni Yüzyılında Türkiye Tarım ve Tohumculuk Zirvesi’nin 2. Oturumunu Refleks Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Uluğtürkan yönetti.
Bu oturumda ilk söz Tohum Dağıtıcıları Alt Birliği (TODAB) Başkanı Hacıoğlu’nundu.
TODAB Başkanı Aykut Hacıoğlu kısaca şu bilgileri verdi:
‘’TODAB 8 bin üyesiyle tohumun son durağı olarak hizmet veriyor. Tohumu çiftçilerimize bizim üyelerimiz olan tohum bayileri ulaştırıyor ve sonraki süreçlerde çiftçilerimize destek olmaya devam ediyoruz. Her zaman çiftçimizin yanında oluyoruz. Bütün üyelerimiz ziraat mühendisi ve ücretsiz olarak tarımsal danışmalık yapıyorlar.
1990’lı yıllarda 180 kilogram olan dekar başına buğday verim ortalaması bugün 280 kilograma çıktıysa, bunda verimli tohum çeşitlerinin geliştirilmesiyle beraber doğru tohum seçimi ve tarladaki teknik işler konusunda bizlerin çiftçimizi doğru yönlendirmesinin de büyük katkısı olduğunu düşünüyoruz.
TODAB olarak ülkemizin her köşesine yayılmış 8 bin tohum bayimizin eğitimi, mesleki hakları ve sosyal ilişkilerini sağlamak ve yönetmek için büyük gayret gösteriyoruz. Yaşadığımız iklimsel afetler ve Kahramanmaraş merkezli depremler bu çalışmalarımızı hem hızlandırdı hem de kapsamını genişletti. Kurduğumuz yardımlaşma fonunu etkili bir şekilde üyelerimizin hizmetinde kullanıyoruz.
Gübre ve ilaçta olduğu gibi tohumda da entegre bir izleme sisteminin olması gerekiyor. Şu an uygulanan sistem ne yazık ki bayi ayağında kesiliyor. Bu durum ülke ekonomisine zarar veriyor. Tarım ve Orman Bakanlığımız ile bu sistemin kurulması için görüşmelerimiz sürüyor. Biz TODAB bu konuda olarak teknik anlamda gerekli çalışmaları yaptık ve her fedakârlığa hazırız.
Milli tohum çeşitlerinin geliştirilmesine ve yaygınlaştırılmasına çok önem veriyoruz. Özellikle mısır, ayçiçeği ve yem bitkilerinde tercihlerin değişmesi gerekiyor. Çiftçimizi bu çeşitlerden başlamak üzere milli tohumları tercih etmesi için yönlendirmemiz şart. Devletimizin bu yönde çiftçimizde maddi destek olmasını istiyoruz.’’
***
Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB) Yönetim Kurulu Başkanı Yıldıray Gençer ise katılımcılara özetle şöyle seslendi:
‘’Tohum üreticileri ve sanayicileri olarak şu an 1100 üyemizle sektörümüze hizmet veriyoruz. TSÜAB olarak tohumlukların üretimi, çoğaltımı, çeşit geliştirme ve ıslahı, tohumlukların sertifikalandırılması, ambalajlanması, paketlenmesi, tohumlukların yurt içi ve yurt dışında tanıtımlarının yapılması, pazarlanması ve dış ticareti gibi pek çok başlıkta çalışan firmalarımızın temsilcisiyiz.
Türkiye ve TSÜAB olarak dünya tohumculuk arenasında söz sahibiyiz. Tohumculukla ilgili uluslararası kurumlara üyeyiz. 100’ün üzerindeki ülkeye 232 milyon dolarlık tohum ihraç ettik.
2022 yılında ilk kez dış ticaret fazlası verdik. İhracatımız ithalatımızı 63 milyon dolar geçti. Bundan öncede kendi ihtiyacımızı üretmemize rağmen ithalat fazla olduğu için dışa bağımlı bir sektör olarak anılırdık. Aslında bu da yanlış bir değerlendirmeydi ama 2022 yılında artık bu parametrede ortadan kalktı. Artık tohumculuk sektörü net ihracatçı bir sektördür.
Türk tohumculuk özel sektörü 1980’li yıllardan itibaren gelişmeye başladı. O yıllarda sadece 3 özel firmamız vardı, bugün az önce söylediğim gibi 1100 firmamız hizmet veriyor.
Burada en çok üzerinde durmak istediğimiz konu; bu başarıların özellikle medyada görülmemesi ve yanlış bilgilerle oluşturulan kanıların insanların zihninde yine medya yoluyla pekişmesi. Bunun düzeltilmesi gerekiyor. Bizler her platformda doğru bilgileri veriyoruz ama kamuoyunun yıllarca oluşturduğu olumsuz algıları silmekte ve yerine doğularını yerleştirmekte zorlanıyoruz.
Medyada tohumculuk ile ilgili konuşanlar tohumcu değil, dahası tohum ve tohumculukla ilgili bilgilerine yok denecek kadar az. Özellikle görsel basında konuşan bu kişiler hem sektörümüze hem üreticimize hem de Türk ekonomisine zarar veriyor. Biz konuştuğumuz zaman ise taraflı damgası yiyoruz ve bu inandırıcılığımızı azaltan bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Oysaki bizler sadece sektör temsilcileri olarak değil, konuyu akademik anlamda da çok iyi bilen, yıllarını bu işe vermiş profesörlerimizle de çalışıyoruz. Bu değerli bilim insanlarının da genel medyada sesi duyulmuyor. İzlenme oranları kaygılarına kurban gidiyoruz. Yanlış algıların altında ezilmekten yorulduk. Burada bulunan basın mensuplarımızdan yardım istiyoruz.
2022 yılında yaklaşık 1 milyon 400 bin ton sertifikalı tohum ürettik. 20-25 yıl öncesine gittiğimizde 100 bin tonları konuşuyorduk. Pandemi dönemi, savaşlar, ekonomik krizler tohum üretimimizi etkilemedi. Her yıl üzerine katarak ürettik. Bu başarı kendiliğinden olmadı. Tarım ve Orman Bakanlığımızın destekleri ile birlikte Türk tohumculuk sektörünün başarısıdır bu.
Genç bir sektörüz. Bu gençliğin pek çok avantajı var ama sermaye birikiminin yetersizliği de en önemli dezavantajımız. Hem medyada temsil hem AR-GE konusunda belli bir yere kadar kaynak aktarabiliyoruz. Bu nedenle daha çok destek istiyoruz.
Tohumculuk bir gönül işidir. Daha önce çok büyük yerli bir sermaye grubunun sektöre girdiğini görüp sevinmiştik ama sadece 5 yıl dayanabildiler. Bu sektöre harcadığınız emeği koyduğunuz sermayeyi başka alanlara yöneltseniz çok daha fazla kazanırsınız. Gıda güvenliği ve güvencesini sağlamak için buradayız.’’
TSÜAB Yönetim Kurulu Başkanı Yıldıray Gençer, yöneltilen sorulara yanıt olarak GDO, hibrit tohumlar ana başlıklarında da doğru bilgileri paylaştı.
***
Tohum Yetiştiricileri Alt Birliği (TYAB) Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Ömer Güler ise konuşmasına olarak tohum yetiştiricisinin tanımını yaparak başladı.
TYAB Başkanı Hacı Ömer Güler: ‘’Tohum yetiştiricisi sözleşmeli olarak tohum üreticileri adına toprak hazırlığından başlayıp biçim zamanına kadar o ürünün bütün safhalarını özenle yapan gerçek veya tüzel kişilerdir.
TÜRKTOB’a bağlı 7 alt birlikten biri olan TYAB; 72 ilde 63.000 üyesi ile faaliyet göstermektedir. Üyelerimiz, Türkiye’nin tohum ihtiyacını karşılamakla beraber 100’ü aşkın ülkeye tohum ihracatına da büyük katkı sağlamaktadır.
Türkiye’de faaliyet gösteren sözleşmeli üretim yapan tüm Tohum Yetiştirici Belgesine sahip kişi veya tüzel kişilerin TYAB’a üye olmaları yasal bir zorunluluktur.
Tohum üretmenin yanında üyelerimiz arasında iletişim ve dayanışmayı sağlamak, seminer, çalıştay vb. eğitim faaliyetlerinde bulunmak, kitap ve süreli yayınlar hazırlamak, sektörün gelişmesi için yatırımlar yapmak, üyelerimiz ile kamu kurum ve kuruluşları arasında iş birliği ve koordinasyonu sağlamak ana görevlerimiz arasındadır.
Tohum yetiştiricilerinin sorunlarını yerinde tespit edip çözüm önerileri geliştirmek için bölgesel istişare toplantıları düzenliyoruz. Her yıl artık geleneksel hale getirdiğimiz ülkemizin her köşesinden çiftçilerimizin, Tarım ve Orman Bakanlığı başta olmak üzere ilgili her kurumun en üst düzey temsilcilerinin, çoğunda Tarım ve Orman Bakanının katıldığı yaklaşık 2 bin kişilik büyük çalıştaylar yapıyoruz.
TYAB olarak eğitime büyük önem veriyoruz. Hep atadan, babadan kalma yöntemlerle çiftçilik yapmaya çalıştık. Artık bu dönem değişti. Gelişmiş ülkelerin çiftçileri gibi ürün ve girdi planlaması yapabilen, finansal okur yazarlığı üst düzeyde olan, son teknoloji ürünlerini kullanabilen çiftçilerimizin sektörümüzde daha hakim olması için Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü ve Eğitim Yayın Dairesi ile birlikte Uygulamalı Çiftçi Eğitim Merkezi Projeleri kapsamında eğitim çalışmaları yapıyoruz.
Ödüllü proje yarışmalarımızla gençlerimizin tarım sektörüne ilgisini artırmaya gayret ediyoruz. Üniversite öğrencilerinin proje hazırlama yeteneklerini geliştirmeye katkı veriyoruz.
Sektörümüz hakkında doğru olmayan bilgilerle medyada konuşanlar kişiler sektörümüzü baltalamak isteyen kişilerdir. Ülke çiftçisine, milyonlarca kişinin emeğine yazık oluyor. Bu olumsuzluklara hep birlikte ses yükseltelim. Bu ülke bizim. En büyük savaş gıda üzerine oluyor, olacak. Bu savaşta yenilmemizi isteyenler bunu bilerek yapıyorlarsa ben bunlara vatan haini diyorum.’’ dedi.
15.06.2023 / İstanbul