HEP BİRLİKTE, DOĞRU VERİ VE BİLİMSEL BİLGİLERLE MİLLÎ DEĞERLERİ KORUYALIM


Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Yönetim Kurulu Başkanı Savaş Akcan, TRT 1’de canlı olarak yayınlanan Bu Toprağın Sesi Programına konuk oldu.

Nilgün Esin’in sorularını yanıtlayan TÜRKTOB Başkanı Savaş Akcan’ın öne çıkan mesajları özetle şöyle:

‘’Sektörle ilgili soruları ilgilisine yani bize yöneltme kararınızdan dolayı sizlere teşekkür ediyorum. Bitkisel üretimin temelini oluşturan üretim materyallerine tohumluk diyoruz. Tane tohum, fide, fidan, süs bitkisi, çelik… Hepsi tohumluktur. Biz tohumculuk sektörü olarak verim ve kaliteyi en üst noktalara çıkarmak için bu üretim materyallerini en iyi şekilde ıslah etmek, üretmek ve çiftçimizle buluşturmak için çalışıyoruz.

Nüfus artıyor, tarım alanları azalıyor, iklim değişikliklerinin riskleri ve maliyetler artıyor. Bu nedenle birim alandan yani aynı alandan daha çok ve kaliteli ürün hasat etmemiz şart. Verimliliğin temel unsuru tohum olduğuna göre; burada Türkiye Tohumcular Birliği ve bağlı Alt Birlikleri olarak bizim rolümüz çok stratejik ve kritik. Biz kamu kurumu niteliğinde meslek üst kuruluşu olarak 70 bin üyeye ulaşan geniş bir tohumculuk ailesiyiz. Ülkemizin gıda güvenliği ve güvencesi için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.

Tohum herkesin ilgisini çekiyor, herkes konuşuyor. Bilgisi olan da olmayan da görüşlerini dile getiriyor. Algıyı yanlış yerlere yönlendiren bu kişiler tarıma, tohumculuğa, çiftçimize ve tüketicimize zarar veriyor.

Ata tohumu bu coğrafyada binlerce yıldır bilinen kadim tohumlardır. Özellikle buğday, arpa ve baklagil tohumlarının kaynağı, genetiği bu topraklardır. Ama örneğin bugün sosyal medyada sıklıkla dile getirilen atalık domates tohumu ifadesine bakalım. Domatesin ülkemize girişi 1850’li yıllardır. Daha öncesi yok. Patates de, mısır da böyle. Dolayısıyla bu ürünlerin tohumlarına ata tohumu dediğiniz zaman doğruyu konuşmamış olursunuz.

Ata tohumları TÜRKTOB’a bağlı Alt Birliklerden biri olan Bitki Islahçıları Alt Birliği üyelerinin, yani bitki ıslahçılarımızın verimli ve kaliteli tohumları elde etmek için kullandıkları ana materyallerdir. Dekara 150 -200 kg ürün veren buğday tohumları bugün bir ton verime yaklaştı. Ata tohumlarını ıslah ederek biz bu verimi yakaladık. Ata tohumu bizin için çok kutsaldır. Türkiye Tohumcular Birliği olarak Tohumun İzinde isimli sosyal sorumluluk projemizle yerel çeşitlerimizi topluyor, devletimizin gen bankalarına teslim ediyoruz. Ata tohumun doğrudan üretimin konusu değildir. Islahın konusudur. Ama ata tohumu romantizmi içinde üretim değerlerini aşağıya çekmek doğru değil. Her şey gelişirken tohumculuk gelişmesin mi? Bu mu isteniyor? Kaliteli ve verimli üründen mahrum mu kalalım? Aç mı kalalım?

Ata tohumlar kullanılarak yapılan bitki ıslahı çalışmaları sonucu elde edilen yeni ve verimli tohum çeşitleri tarlada başarılı olduğunda ülkemiz için gelir kapısı oluyor. Bundan da mı vazgeçelim?

***

Bu topraklarda yetişen, üretilen tüm tohumlar bizim için yerli tohumdur. Islahçısı, patent sahibi yurt dışında olabilir ama ülkemizde üretiliyorsa yerli tohumdur. Ama bizim hedefimiz millî tohumda çok iyi olmak. Millî tohum, ıslahçısı da Türk olan, ıslahçı hakları Türkiye’de olan tohumdur. Türkiye Tohumcular Birliği olarak bizim hedefimiz millî tohumu ve bu tohumlarla üretilen ürünleri yaygınlaştırmaktır. Tüm dünya anladı ki; ulusların bağımsızlığı gıda bağımsızlığıdır. O zaman tohumda da millî çeşitlerin gelişmesi için seferber olmalıyız.

***

Sadece tane tohum olarak düşündüğümüzde Türkiye’de 1,5 milyar dolarlık bir ticaret hacminden söz edebiliriz. Fidan, fide ve süs bitkilerini de eklediğimizde 3 milyar dolarlık bir hacme ulaşıyoruz. Buradan hareketle dışa bağımlılık söylemlerine de değinmek istiyorum. 1,5 milyar dolarlık tane tohum ticaret değeri içinde 208 milyon dolar ithalat, 185 milyon dolar ihracat var. Karışılama oranı %90. Tüm bitki üretim materyallerini eklediğimizde, yani işe fidanı ve süs bitkilerini de kattığımızda ithalat 263 milyon dolar, ihracat 341 milyon dolar. Karşılama oranın %130. Tohumda %10 açığım kalmış, ürünlerimin tamamında %30 fazla vermişim. Verileri bunlar olan sektörün dışa bağımlı olduğunu söyleyen elini vicdanına koysun.

Peki tohum ithalatını neden yapıyoruz? Yokluktan mı? Hayır. Tüketici tercihleri üreticiyi nasıl etkiliyorsa, üreticinin tercihleri de tohumculuğu etkiliyor. Örneğin tüketici siyah domates istiyor, üreticide bizden bunun tohumunu. Benim üretimim içinde siyah domates tohumu yoksa ithal ediyorum. Piyasa şartları ve dünyaya entegre olmak bunu gerektiriyor.

Yabancı bir tüketici de pembe domates istiyorsa, o ülkenin tohumcusu da gelip Türkiye’den alıyor. Onda yok, bende var çünkü. Aynen gıdada olduğu gibi.

Asıl soru şu: Ülkenin sınırlarını kapattık. Tohum ithal etmedik. Ne olur? Kıtlık olur mu? Olmaz. Örneğin; raflarda 30 çeşit domates bulamazsınız belki ama 5 -10 çeşit bulursunuz. 100 çeşit meyve olmaz da 50 çeşit olur. Bazı ürünlerde verim azalabilir. Ama kıtlık olmaz. Ülkemizi kendi tohumlarımızla doyururuz.

Bu doğruların dışında kalan bütün söylemler, tüketicimizin yerli ve millî üretime olan güvenini sarıyor. Peki siz Türk çiftçisine güvenmeyeceksiniz de, yabancı çiftçiye mi güveneceksiniz? Bu ülkenin çiftçisi kendi ürettiği ürünleri tüketmiyor mu? Ne olur, kimse millî üretim değerlerine saldırmasın. Emperyalizmin ekmeğine yağ sürmeyelim. Aksine hep birlikte, doğru veri ve bilimsel bilgilerle bu değerleri koruyalım.   

***

Türkiye’de GDO’u tohum yoktur. 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu’na göre yasaktır, ağır cezalık suçtur. 5 ila 12 yıl arası hapis cezası vardır. Üretemezsiniz, ithal edemezsiniz. GDO ile Hibrit tohum karıştırılmasın. İkisinin alâkası yok. Hibrit melezlemedir. Islahçı arkadaşlarımız aynı türden iki ürünü melezleyip en iyisini elde ediyorlar. Bu GDO teknolojisi değildir. Doğada melezleme zaten oluyor. Bunu seçerek ve hızlandırarak yapıyoruz. Olay bu kadar.

Buğdayın kromozom sayısı ile oynandığını iddia eden profesörlerimiz oldu. Yoktur böyle bir şey. İsrail’den buğday tohumu ithal ettiğimiz söyleniyor. İsrail’de buğday yok ki, tohumu olsun. O kadar yanlış bilgi var ki, hangisini düzeltelim. Lütfen doğru bilgiyi doğru kaynaktan edinin. Ziraat profesörlerimiz var, gıda hocalarımız var. Biz varız.  

***

Sertifika tohumun kimliğidir. Kim, nerede, nasıl üretmiş, ürünün özellikleri nedir, verimi nedir, bir sorun yaşarsanız kimi bulacaksınız, hepsi yazar bu kimlikte. Sertifika kayıt içi üretim demektir. Sertifikayı Tarım ve Orman Bakanlığı yani devlet verir.  Gıda kayıt altında olacak ama gıda üretiminin çıkış noktası tohum kayıt altında olmayacak, bu mümkün mü, mantıklı mı? Bakkala gidip sakız alıyorsunuz, üzerinde Tarım ve Orman Bakanlığının izni var.

Sertifikalı tohumu takas etmek serbesttir, ancak ticareti yasaktır. Sertifikasız tohumu savunanalar kendi kalitesiz, kayıtsız tohumlarının piyasada yer etmesini isteyenlerdir. Sertifikasız tohum kayıt dışı, kaçak tohumdur.  

***

Sertifikalı tohum kullanım desteklerinin dekarda 50 TL’ye yükseltilmesi önemli bir karar. Teşekkür ediyoruz. Son 40 yılda tohumculuk özel sektörün geldiği noktada, yakaladığı başarıda devletin desteklerinin payı büyüktür. Bugün dünyada söz sahibi bir noktaya geldiysek, bu özel sektörün gayreti ve sektörümüze verilen destekler sayesinde oldu. Tüm üreticilerimizin beklentisi tarımsal desteklerin artan üretim maliyetleriyle eşit oranda artmasıdır. ‘’

***

Tohumculuk sektörüne ilişkin doğru bilgilerin kamuoyuna ulaşması çabamızda bu programda bize destek olan Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Prof.Dr. Nevzat Artık’a teşekkür ediyoruz.
 

Benzer İçerikler