HEMŞEHRİM VEHBİ ESER
Vehbi ile tanışıklığımız ortaokul yıllarına dayanır (1973-74), amcamlarla aynı mahallede otururlardı, zaman zaman beraber top oynardık. Sonra Erzurum Ziraat’a okumaya aynı trenle gittik (Eylül-1978), 5 yıllık fakültenin aynı bölümünde okuduk ve son 3 yılı aynı yurtta ve evde birlikte kaldık.
Erzurum günleri güzeldi…
Sonra meslek hayatımıza Tarımsal Araştırmalarda, o Ankara’da ben ise Konya’da devam ettik.
Vehbi, Millî Islah Programı’na yürekten inanmış, emek harcamış ve bu konuda da projeler geliştirmeye gayret etmiştir. TARM’da buğday ıslah programının yeniden yapılanmasına katkı vermiş ve biyoteknoloji laboratuvarının kurulmasını sağlamıştır.
Yurt içi ve yurt dışı birçok alanda tarımsal araştırmaları layığı ile temsil etmiştir.
Uluslararası alanda ülke adına özellikle biyogüvenlik konularında yaptığı çalışmalar ve savunmalar nedeniyle “WikiLeaks” belgelerinde bile adı geçmiştir.
Türk tohumculuğunun yapılanmasında unutulmayacak hizmet ve gayretleri vardı, bunu ikrar etmemek, görmezden gelmek nankörlük olur.
5042 ve 5553 sayılı kanunların çıkmasında, yönetmeliklerin hazırlanmasında, TÜRKTOB ve alt birliklerinin teşkilatlanmasında birçok arkadaş ekip hâlinde çalıştı, emek sarf etti elbette, Vehbi hep önde olanlardan biriydi, icraatın içinde ve sorumluluk alanların başında geldi. Her zaman işin başında, içinde olmak isterdi ve bu yüzden de zaman zaman tepki topladı ama bundan da yılmadı.
BİSAB’ın kuruluşunda, yapılanmasında başta Vehbi Eser, Kamil Yılmaz, Yalçın Kaya ve Selami Yazar olmak üzere birçok arkadaş beraber çalıştık, emek verdik.
Vehbi’nin öncülük ettiği bu çalışmalar sayesinde, yapılan istişarelerle ülke tohumculuğu adına BİSAB’ın çatısı altında önemli çalışmalar başlatıldı. “Uluslararası Bitki Islahı Kongresi”, “Bitki Islahı Proje Pazarı”, “Tohumculuk Kitabı”, “Sebze Islahı Kitabı”, “Sarı Cücelik Virüs Hastalıkları Kitabı”, “Özel Sektör Bitki Islahı Kursu”,“11 Mayıs Bitki Islahçıları Günü”, “Mısır ve Çeltik Çalıştayları”, “Ekin Journal” ve üyelere bilgilendirme amaçlı çok sayıda çalıştay ve sempozyumlar düzenlenmesi bunlardan bazılarıdır.
Bunlar içinde özellikle ıslah kursları arkadaşlar tarafından eleştirildi, kendi aramızda da en fazla tartıştığımız konulardan biri bu olmuştur, ben de şahsen bu konuya başta olumsuz yaklaşmıştım, fakat Vehbi bu konuda ısrarcıydı. Sonuçta ülke ihtiyaçlarını ve bu konuda dünyadaki örneklerini incelediğimizde (Buna benzer kursları UCLA Amerika’da, Asya’da, Afrika’da ve Avrupa’da iki yılda 16+16 gün toplamda 32 gün için 20 bin dolar üzerinden düzenliyordu ve ülkemizden az da olsa katılanlar vardı.) ülke tohumculuğu adına bu kursların yapılması gerektiğine karar verdik.
Daire başkanlığı döneminde Tarımsal Araştırmaların “sertifikalı tohumluk” üretimi yapmaması kararını hayata geçirdi.
Araştırmalar, sadece “Elit” ve “Orijinal” kademelerde tohumluk üretmesini, sertifikalı tohumlukların özel sektör tarafından yapılması ile yeni gelişen özel sektör tohumculuğunun desteklenmesi gerektiği düşüncedeydi.
Önemsediği diğer bir konu da kamu araştırma enstitülerinin ıslah kademesi üzerinde yoğunlaşması, ileri kademe hatların geliştirilerek özel sektör AR-GE kuruluşlarına “hat” satılması idi. Fakat bu sistem yeterince çalıştırılmadı maalesef.
Yine ülke ve bölge tohumculuğu adına Vehbi’nin öncülük ettiği önemli bir olay da ECOSA’nın kurulmasıdır. ECOSA (Economic Cooperation Organization Seed Association-Ekonomik İşbirliği Ülkeleri Tohumcular Birliği); Türkiye, Pakistan, İran, Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Afganistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Özbekistan arasında tohum ticaretini geliştirmek amacıyla 2009 yılında kurulmuştur. Fakat ülke ve bölge tohumculuğu için son derece stratejik bir öneme sahip olduğunu düşündüğümüz bu kuruluş hak ettiği noktaya gelememiştir.
Ülkemizde güçlü bir geçmişe sahip olan tarımsal araştırma kuruluşlarının bu tecrübe birikimi ile sektörün problemlerine yönelik ortak projelerin yapılması ve aynı zamanda özel sektör tarımsal araştırma kuruluşların gelişmesine katkı sağlanması amacıyla 17 Ocak 2007 tarihinde "Tarım ve Köyişleri Bakanlığına Bağlı Araştırma Kuruluşları ile Ortaklaşa Olarak Araştırma ve Geliştirme Projeleri Yürütecekler Arasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Tebliğ (2007/1)" yayımlandı.
Vehbi Eser birçok arkadaşımız gibi yurt dışını iyi biliyordu ve dünya genelinde ülke olarak tarımsal araştırmalar ve tohumculukta bir noktaya geleceksek sadece kamu ile bunun olmayacağının farkındaydı. Bizler biliyoruz ki bugün Hollanda tohumculuk konusundaki başarısını “Kamu-Özel sektör-Üniversite” iş birliği sayesinde elde etmiştir.
Yapılan istişarelerde çıkartılan 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu’ndan beklenen faydaların gerçekleşmesi için yerli özel sektör araştırmacı kuruluşların desteklenmesi gerekiyordu. İşte bu Tebliğ’den sonra Tarımsal Araştırmalarda özel sektör ve üniversiteler ile iş birliği projelerinde önemli artışlar olmuş, ortak birçok başarılı çalışma gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte yerli özel tarımsal AR-GE kuruluşları önemli aşamalar kaydetmiştir (Çoğu, Tebliğ'den sonra hayata geçen 285 biten proje, 55 adet devam eden proje ve Tebliğ'in yayımlanması ile biz de Bahri Dağdaş UTAE ile Birlik Ticaret -Ülker’in bir kuruluşu- 2008 Ocak ayında “Bisküvilik Buğday Çeşit Geliştirme Projesi” başlattık, sonuçta şu anda önemli bir üretim payına sahip olan “Aliağa” bisküvilik buğday çeşidi tescil edildi.).
Daire Başkanlığı döneminde farklı araştırma enstitülerinin bazı konularda uzmanlaşması amacı ile ileri AR-GE merkezleri oluşturulmasını başlatmıştır; Soğuğa Dayanıklılık Test Merkezi (Erzurum), Bitki Islahı ve Generasyon Atlatma Merkezi (Adana), Biyoteknoloji Araştırma Merkezi (Ankara), Kuraklık Test Merkezi (Konya), Enerji Tarımı Araştırma Merkezi (Samsun) ve Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Araştırma Merkezi (Antalya) gibi. Bu konular üzerinde konuştuğumuzda “Kuraklık Test Merkezi” için Eskişehir’i düşündüğünü söylemişti. Doğal olarak ben buna itiraz ettim, Eskişehir’i fizyoloji veya patoloji konularında düşünebileceğini ama kuraklık test merkezinin Konya olması gerektiği konusunda ısrar ettim, rahmet olsun ona, benim ısrarım karşısında Konya’ya olur demişti ama bazı endişelerini de belirtmişti.
Vehbi ile çoğu zaman Türk tarımı hakkında ve tarımsal araştırmalar konusunda görüş alışverişinde bulunur, bunları istişare ederdik. Benim Bahri Dağdaş UTAE müdürlük görevini (Ağustos/2006-2008) yürüttüğüm sırada daire başkanlığı makamında görüştüğümüz birgün kendisine Konya’da “Aslanlı Kışla” olarak bilinen ve 2. Ordu’nun Malatya’ya taşınması ile boşalan alana (daha sonra “Mevlana Kültür Merkezi” yapılan yer) “Botanik ve Gen Kaynakları Bahçesi” yapmayı önermiştim. O zaman Vehbi de bana “Ülkesel Millî Botanik Bahçesi” kurulması için çalıştıklarını ve bunu Ankara Köy Hizmetleri Araştırmanın arazisine kurmayı düşündüklerini söyledi. Söylediği gibi de büyük bir gayret sarf ederek şu andaki Türkiye Millî Botanik Bahçesi Müdürlüğünün kurulmasına öncülük etti.
Vehbi Eser’in Türk tohumculuğuna ve bu kuruluşun hayata geçmesi için yaptığı katkılardan ve hizmetinden dolayı ve ahde vefa adına bu müdürlüğün adının “Dr. Vehbi Eser Türkiye Millî Botanik Bahçesi Müdürlüğü” olarak değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum ve öneriyorum.
Ortak geçmişimizin yanında aynı alanda çalıştığımızdan sık görüşür konuşurduk. Diğer arkadaşların da olduğu ortamlarda istişareler yapılırdı, tarımda tohumculukta doğruyu bulma adına.
Derdimiz ortak; ülke tarımı, araştırmalardı, düşüncelerimiz benzer olsa da çözüm yollarında bazen farklı düşünürdük, tartıştığımız da olurdu, sonra toparlardık. Son zamanlarda istişareler zayıflamıştı.
Rahatsızlığı vardı, tedavi oluyordu fakat kabullenmesi zordu. Biz de son zamanlarda telefonla iletişim kuruyorduk, bir telefon konuşmamızda, “Hemşehrim Ankara’ya geldiğinde bir uğra da görüşelim." dedi.
Vefatından sanırım 20 gün önce Ankara’da evinde ziyaret ettim, hastaneden yeni gelmiş ilaç almıştı, biraz yorgundu. Yarım saati aşkın bir süre sohbet ettik, farklı konulardan konuştuk. Benden istediğin bir şey var mı dedim, “evet” dedi ve ekledi “Seydi, Türkiye Tohumculuk Tarihi’ni yazalım.” Hasta hâliyle bile ülke tarımı/tohumculuğu adına bir şey yapma gayretindeydi. Ben de “Sen önce iyileş onu yazarız Allah’ın izni ile.” dedim, onun bizden son isteği idi bu, inşallah…
Vehbi, yeri geldiği zaman söyleyeceklerini “yutkunmazdı” söylerdi, gerekirse anlaşılacak şekilde söylerdi.
En büyük dileği ve tüm gayreti Türk tohumculuğunu kendine yeten ve çevremizdeki ülkelere tohum satar hâle gelmesi idi.
Hak ettiği hâlde, dilinden ve kendinden çekinenler, ona bu ülkeye daha üst makamlarda hizmet etme imkânını tanımadılar.
Hemşehrim Vehbi, gidişinin birinci yılı, Şinasi amca kabullenemedi henüz, Murat sağlam duruyor metanetli, sana da benziyor.
Bu ülke hayrına yaptıkların öbür dünyada sana yoldaş olsun.
Ruhun şad mekânın cennet olsun kardeşim.
S. Ahmet Bağcı
28.02.2023